MUT TARİHİ

Yazan: Neşri ATLAY
 
Laal Paşa Cami
 
Mut Kasabası içinde, Pınarbaşı mahallesinde olup Çınarlı Parkın 70-80 metre güneyindedir. Bu Camiyi yapan Laal Paşa kimdir? Karamanoğlu Alaüddin Beyin kölelerinden idi. Alaüddin bey kölesini sevdiğinden onu oku-tup terbiye etmişti. Lal ağada gördüğü kabiliyeti takdir eden Ala-üddin bey, onu azad edip yani kölelikten çıkarıp hür bir adam ha-line getirmişti. Hususi ve resmi devlet işlerinde gösterdiği yüksek başarıdan dolayı kendisini Niğde Kalesi dizdarı yapmıştı. Mut'ta bulunduğu sırada kasabanın içine cami, medrese. hamam yaptırmış. Bunların yaşamaları için vakıf gelirler koymuştu. Laal Paşanın her kölede olduğu gibi doğum tarihi ile Karamanoğullarına nasıl inti-sap etmiş olduğu belli olmadığı gibi mezarı ve ölüm tarihi belli değildir. Cami avlusu dıvarı ile çınarlı parkın dıvarları arasından çarşı caddesi geçer. Bu cadde, kasabanın ikinci işlek caddesidir. (Birinci işlek cadde ise Mut-Karaman yolunun kasaba içinden geçen kısmıdır.) Mut Kasabasının en muhteşem yeri de burasıdır. Burada kısmen en-kaz haline gelmiş kale burçları ve surları ile çevrilen iç kale, tek kubbeli ve revaklı minareli Laal Paşa Cami, iki tane sivri külahlı Selçuk ve Karamanoğlu beyliğine ait türbe, yine kale içinde Ortaokul binası, çarşıya yaslanan ufak belediye sarayı ile beş tane aza-metli çınar, bu çınarların altından havuzdan havuza akıp ufak bir şelale ile Mut deresine boşalan bol sulu Kale Pınarı ki, işte eşine rastlanamayan ulu olduğu kadar, ruhları gönülleri kendine çeken asil bir topluluk... Kale Pınarının suyundan bir defa içen, yedi sene sonra tekrar gelip bir daha içermiş.
"İki pınar, Beş çınar

Bunlar olmasa Mut, yanar"

Tekerlemesi meşhurdur. Bu tekerlemeyi yapan, Mut maliyesinin eski muhasebe memurlarından Silifkeli Hamdi bey adında bir adamdır. O zamanki Mut ve Mutluları tasvir eden güzel bir destanı da vardı, Bu destan belki çocuklarından bulunabilir. Cami, dik dörtgen bir kaide üzerine kurulmuştur. Aslında mi-naresi yoktu. Caminin revakı yapılırken batıdaki revak kemeri üzerine çok zarif bir ezan kulesi yapılmış imiş. 1915 yılında ravak ile beraber yıkıldı. Cami yapılırken kullanılan taşlara, emek çekilmediği görülür. Divar yapılırken eşit ebatta taş seçilmemiş. Yapıda sağlamlığı ve güzelliği gösteren köşe taşlarında bile bu ihmali görüyoruz. Klavdiyopolis örenleri içine oturtulan bu güzel yapı, örenlerden toplanacak binlerce taştan pek düzgün bir yapı halinde yükseltile-bilirdi, halbuki bu dediğim yapılmamış veya yaptırılmamış. Burada Laal Paşanın taassup derecesinde dini bir karaktere sahip olduğu düşünülebilir. Yaptırıp ta Hak yoluna vakfedeceği bir ibadethane-nin, Ören taşlarından yapılmasını gönlü uygun görmemiş, cami için yeniden taş ocaklarından taş kestirmiştir. Bu düşünce yalnız camide değil, Laal paşa medresesinde ve Lal paşa hamamında da ay-nı dikkatsizliği gördük. Caminin doğu, batı, güney cephelerinde Karamanoğlu mimari tipine uygun iki sıra üzerine dörder penceresi vardır. Üstteki pencereler ufak ,alttaki pencere geniştir. Kuzey cephesinde ise ortadaki cami kapısı, yanlarda kapıdan daha büyük ve yüksek sağlı sollu ikişer pencere var. Bu kapı ve pencereler Osmanlı mimari tipinde-dir. Osmanlılar devrinde yapılan tamir yüzünden bu şekli aldığı tahmin edilebilir, Laal Paşa camisinin giriş kapısı kuzey cephededir. Doğu cephesindeki ufak kapı doğu köşeye daha yakındır. Camiye buradan da girilip çıkılır. Bu ufak kapıdan içeri girildiğinde kapı önünde rastlanan tahta merdivenle kadınlar mahfili dediğimiz ahşap ikinci kata çıkılır, Lal Paşa camiinin bu iki kapıdan başka kapısı yoktur. Laal Paşa Camiinin Tamiri Laal Paşa camisi, Içel valisi Çelik Mehmet Paşanın divan katibi Hacı Mustafa tarafından tamir ettirilmiş ve bu tamir işi de o za-man iki satır bir yazı ile tesbit edilmişti.

TAMİR KİTABESİ ŞUDUR 1- Meşref-i harap olmuşken bu cami-i Şerif eyledi ihya 2- Elhaç Mustafa Katibi divan Çelik Mehmet Paşa Bu kitabede adı geçen Hacı Mustafa Çelik Mehmet Paşanın divan katibidir. Kitabenin tarihinin silinmiş olduğuna göre bu tamirin Çelik Mehmet Paşanın Karaman Valiliği zamanında mı? yoksa Içel Valiliği zamanında mı yapıldığı bilinemiyor? Hacı Mustafanın divan efendisi olmayıp, divan katibi olduğuna göre camide yapılan bu tamirin, paşanın 1752 yılında Içel valiliği sırasında yapıldığı tahmin edilir. 0 halde kitabeye yaklaşık olarak 1752 yılında yazıldı diyebiliriz.

NUREDDİN SOFU BEY:

Nure Süfi - Nureddiıı Bey Karamanoğullarına ait olayları anlatan Şikâri tarihinden özet olarak alıp, aşağıya kaydettiğim parça ile Karamanoğhı tarihine girmeyi uygun buldum. Karaman aşireti başkanı olan NUREDDIN bey, Selçuk Sultanı-nın emri ile Ermenek'i, Mut'u' Mağrayı (Silifke'nin Kırobası nahiyesi)' Gülnar'ı zapteyledi, Bu kalelerin anahtarlarını Konya'ya Sul, tana gönderdi. Ayrıca da kendisine kul olduğunu bildirdi. Sultan da memnun olarak, aldığı yerleri kendisine bıraktı. Nurettin bey gelip Ermek'e yerleşti. Biraz sonra da beyliğini oğlu Karaman bey'e teslim ederek Sivas taraflarına gidip orada, Baba Ilyas adında bir tarikat şeyhine mürit oldu, Nure sofu ölünce, Mut'un Değirmenlik yaylasına gömüldü-Üstüne ufak bir türbe yapıldı. Öreni hala duruyor. Mut'un Değirmenlik yaylasında, Nureddin Sofu türbesi denen bir yapı var. Ayrıca bir sürü daha yıkıklar görülüyor. Bunların mi-safirhane, Medrese ve iıriaret yıkıkları olduğu düşünülebilir. 0 zaman, o dolaylardaki 5-6 köyü içine alan bir de vakıf düzeni kurulmuş imiş. Bu vakıf ve imaret ikiyüz sene kadar işlemiş, yenip içilip Nureddin sofu'ya dua edilmiş. Bu vakfın nasıl idare edildiğine dair elimizde bilgi ve kaynak yok.,

Nureddin Sofu - Eğleştiği yer ve Karaman Şehri Mut'un Değirmenlik mevkiindeki Nurettin SoLu türbesi ile ona bağlı yıkıklar, Nureddin Sofu'nun burada yıllarca eğleştiğini hatıra getiriyor. Buradaki ören, gelişi güzel bir ören değil. Nureddin SoLu, yazın ADRAS dağlarınının ortasında, Şeyh yaylası denen yerde de eğleşirdi. Nurettin Sofu, öldükten sonra cesedi mensup olduğu aşiretin yaylağı, kendisinin de vakıf toprakları içinde kalan Değirmenhik mevkiine gömülmesi yerinde bir hareketti. Böylelikle sül~lesi için maddi, manevi pek çok faide de sağlamıştır Bu vakıf arazi ile o türbe, Karamanoğlu beğliğinin merkezi sıkletini daima Mut-Ermenek dolaylarında tutmus, tarihde 270 yıl yaşamalarını sağlamıştır. (1) Nureddin Sofu vakfından olan bir parça araziye, sınır komşuları olan Abdullah ve Hüseyin adlarında iki sipahi tecavüz etmişler. Yapılan şikayet üzerine bir memur gelerek Nureddin Sofu vakfı mütevellisi ile bu vaııf araziye tecavüz ettiği iddia edilen iki spahiyi, ellerindeki vakfiyeler ve hüccetleri ile birlikte Mut ilçesi Değırmenlik yaylasına getirtir. Sözlerine ve bilgilerine inanılan bazı köylüleri de çağırtır. Hepsinin önünde incelenen bu konuda, sipahiler haksız görülür, Hicri 1098, Milâdi 1687 tarihinde bir hüccet düzenlenir ve altı orada hazır bulunanlar tarafından imzalanarak taraflara birer sureti verilir. 1687 yılında düzenlenen bu hüccet, Mut'un Yalnızcabağ köyünde olup, muhtarlar tarafından hala saklanır. Bu belgenin düzenlendiği 1687 tarihinden sonra üç kere daha ayrı ayrı yıllar da (Belki de bir tecavüz dolayısıyle) aşağıda adları yazılı Mut kadıları tarafından vakıf sınırlarının gözden geçirildiği anlaşılıyor. Hüccetin altında mühürleri bulunan kadıların isimleri şöyle 1- Hafız Mehmed El kadı, bikadı-i MUD Maa Sinanlı 2- El Hac Mehmed Ali bin Şuayb el kadı Bi kadi-i Mud Maa Sinanlı 3- Ahmet Hamdi El Kadı bi Kadı-i Mud Maa Sinanlı.

 

(*)Neşri ATLAY tarafından kaleme alınan MUT TARİHİ kitabından seçme bölümleri kapsamaktadır.

 
Doğancı Mah. Hükümet Cad. Hükümet Konağı Kat.1 Mut/MERSİN
Telefon: (0324) 771 10 29 Belgegeçer 0(324) 774 16 06